Türkiye’de mühendisliğin gelişememesinin ve dolayısıyla üretemeyen, kalkınamayan bir ülke olmamızın sebeplerinden biri olan meslek gaspına değinmek istiyoruz.
Bilgisayar Mühendisliği olarak adlandırdığımız küresel alanda Bilgisiyar Bilimleri olarak geçen disiplinleri (lisans seviyesinde) Bilgisayar Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği, Yapay Zeka Mühendisliği, Bilişim Sistemleri Mühendisliği, Bilgi Teknolojileri ve Yönetim Bilişim Sistemleri olarak toplayabiliriz.
Bu saydığımız bilimlerden mezun olan gençlerin (Top 15-20 Üniversite hariç) çoğu iş bulamamakta, iş bulmakta oldukça zorlanmakta hatta farklı iş sahalarında çalışmaktadırlar. Bunun ana sebeplerinden birisi ise sektörde bilgisayar bilimleri ile alakası olmayan mezunların çalıştırılmasıdır. İşveren açısından daha ucuz iş gücü olacağından tercih sebebi olsada bugün hemşirenin, TUS’u yeni elde etmiş doktora sektörde komut verdiğini düşünürseniz bir anlık, sektörde kalitenin nasıl olacağını hayal bile edemezsiniz.
Hepsinin sonucu olarak, veri ihlallerinin önlemememesinin sebebi, sektörün kalitesiz ve yetersiz olması, mühendislik kavramının henüz yerleşememesi ve bundan dolayı geri kalan, üretemeyen bir toplum haline gelmemesi gibi birçok etmeni bir arada sayabiliriz. Hemşire – Doktor örneğine geri dönersek, devlet böyle bir kanun koymasa idi, muhtemelen örneğimiz bire bir gerçekleşmiş olacaktı. Ya da kanunlar, mahkemelerde sadece Hukuk mezunu olan Avukatlar, vekil olabilir ve vekâlet ücretini alabilir denmeseydi, bugün herkes yakın akrabasını bir şekilde savunabilirdi. Üstelik savunma hakkı tartışılacak bir durum olmasına rağmen.
Bu konuda kanun koyuculara kamuoyu baskısı oluşturması gereken Bilişim Dernekleri’nin, Mühendis Dernekler ve Odaları’nın konuya geniş açıdan bakamaması,, bir dayanışma içine girememesi kısaca örgütlenmenin yapılmaması tüm sektöre büyük darbe olarak geri dönmüştür hep.
Sonuç olarak bugün, Bilgisayar Mühendisleri ya işsiz ya da satış pazarlama gibi çok farklı sektörlerde çalışırken, bugün İŞKUR, Bilgisayar Bilimleri mezunu olmayan gençlere yazılım, ağ ve sistem eğitimleri vererek sonucunda işe yerleştirme desteği veriyor.
Özel üniversitelerde ders veren öğretim görevlilerinin yetersizliğinden ötürü misafir öğretim görevlisi kavramı varola gelmiş ve bu kapsamda üniversite bölüm mezuniyeti dahi aranmayan kişilere üniversitelerin Bilgisayar Bilimleri bölümlerinde ders verme imkanı tanınmıştır. Bu noktada yine Bilgisayar Bilimleri mezunları es geçilmiştir.
Sektörün en acı yanı meslek lisesi mezunları, yüksek lisans mezunlarından daha kıdemli ve daha yüksek ücretlerle mesleklerini icra edebiliyor olabilmelidir. Düşünsenizde, yeni göre atanmış bir hekimin, uzun süredir çalışan bir hemşireden emir aldığını ve düşük ücretle çalıştığını. Bunun bu durumdan hiçbir farkı yoktur.
Aynı şekilde Makina Mühendisliği, Elektrik-Elektronik Mühendisliği de aynı hazin sonuç ile karşı karşıyalar. Çizim programı kullanabilen herkes, Makina Mühendisleri’nin mesleğini gasp etmektedir. Oysa ki Eczacılık mezunu olmayan, eczane açamamakta, hemşirelik mezunu olmayan hastanelerde hemşirelik yapamamakta, öğretmenlik mezunu olmayan öğretmenlik yapamamakta, klinik psikoloji yüksek lisansı yapmayan klinik açamamakta hatta geçtiğimiz aylarda çıkan bir mevzuat ile vale sertifikası olmayan kişilerin vale mesleğini icra edememesi karara bağlanmıştır. Görünen açıktır ki Bilgisayar Bilimleri ve diğer mühendislik disiplinleri bu yönde ilerledikçe beyin göçü vermeye ve kalan açıkla ülkece gelişemenin önünü kapamaya devam edeceğiz.
Durum felaket, Dış ticaret önlisans mezununu şirketin bilgi güvenliği baş denetçisi yapmışlar. Halka ilişkiler mezunu kurumsal bir firmanın IT müdürü, akıllara zarar.
https://www.sozcu.com.tr/2020/egitim/muhendislik-egitimi-depremden-once-coktu-6113796/amp/
Bu haberde de inşaat mühendislerinin asgari ücretle çalıştığı ya da iş bulamadığı yazılmış, o da deprem gibi tüm hayatı ve canı etkileyen bir mesleğin önemsiz kılınması oldukça kötü. Bilgisayar işlerindeyse hiç diploma zorunluğu yokmuş, beterin beteride varmış diyorum