Dada Manifestosu, 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Dada hareketinin temelini oluşturan bir belgedir. 1918’de Tristan Tzara tarafından yazılmıştır. Dada hareketi, I. Dünya Savaşı’nın yıkıcılığının ardından, sanat ve kültürün anlamını sorgulayan ve geleneksel estetik değerleri reddeden bir sanat hareketiydi.
Dada Manifestosu, sanatın ve kültürün geleneksel anlayışlarını reddeder ve rastlantısallığa, absürtlüğe ve anarşiye vurgu yapar. Dadaistler, sanatın ve estetiğin sabit kurallarını ve normlarını sorgularak, sanatın özgürlüğünü ve bireyselliğini yüceltmişlerdir. Manifestoda, sanatın toplumdaki diğer normlar gibi sorgulanabilir olduğunu ve sanatın her şeyden bağımsız bir varlık olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade ederler.
Bu manifesto, Dada hareketinin özgün ve provokatif doğasını yansıtarak, sanatı ve kültürü geleneksel normların ötesinde düşünmeye teşvik eder.
Okan Bayülgen de televizyon programının ismini ve daha sonrasında oluşturduğu salonun (kabarenin) adı olan Dada’yı, Dada manifestosundan esinlenerek anti kapitalist, anti militarist ve anti burjuva felsefesi ile kurduğunu açıklamıştır.