Eşitlik ve adaletin olmadığı yerde refahtan söz etmek mümkün değildir. Teorik olarak çeşitli ideolojilere yansıyan bu iki anahtar kelime, pratikte uygulanmadığından toplumsal refah ve düzen sağlanamaz. Her ideoloji bu iki kelimeyi ilkelerinden düşürmez. Fakat eşit ve adil davransalar bile kendi ideolojileri ya da kendi gibi düşünmeyenlerin ötesini aşamazlar.
Eşitlik ve adalet, toplumda herkesin potansiyelini gerçekleştirebilmesi ve katkıda bulunabilmesi için gerekli bir ortamı sağlar. Eğitim, sağlık hizmetleri, istihdam fırsatları gibi temel alanlarda eşitlik ve adaletin sağlanması, toplumsal kalkınmayı teşvik eder. Bununla birlikte, toplumda farklı grupların ve bireylerin ihtiyaçlarını ve haklarını dikkate almak da önemlidir. Çünkü herkesin ihtiyaçları ve başlangıç noktaları farklıdır ve bu nedenle eşitlik ve adalet, bu farklılıkları gözeterek sağlanmalıdır.
Bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerine baktığımız zaman adalet ve eşitliğe verdiği önem boyutunda gelişmiş olduklarını gözlemleyebiliriz. Gelişmenin formülü eşitlik, adalet ve elbette özgürlükle sıkı bir şekilde ilişkilidir. Bir toplumun gerçek anlamda gelişmesi için herkesin fırsatlara eşit erişimi olmalı ve herkesin hakkının korunması için adil bir sistem oluşturulmalıdır. İnsanların ideolojik görüşü ya da yönetimlerin ideolojisi ne olursa olsun bu şekilde, toplumsal kalkınma sürdürülebilir ve kapsayıcı olabilir.