Paradoks olarak adalet kavramında iki farklı teorisyeni düşünceleriyle karşılaştırıyoruz. Hangi adalet teorisi, insanları adil ve eşit bir düzen içerisinde yaşatabilir. Mümkün olan eşitlik ve adalet neden ütopya olarak algılatılıyor? Eşitliği bozan liderler mi? Bu sorularının cevaplarını web sitemizi keşfederek bulabilirsiniz. Şimdi tatihin iki önemli teorisyenini karşılaştıralım.
John Rawls
John Rawls (1921-2002) Amerikalı bir filozof olup, 20. yüzyılın en etkili politik filozoflarından biri olarak kabul edilir. En önemli eseri “A Theory of Justice” (Adalet Teorisi) kitabıdır. Rawls’ın adalet teorisi, “adalet olarak hakkaniyet” (justice as fairness) kavramı etrafında şekillenir. Teorisi, iki ana ilkeye dayanır:
Eşit Özgürlük İlkesi: Herkesin, en geniş temel özgürlükler sistemine eşit olarak sahip olma hakkı vardır, bu özgürlükler diğerlerinin özgürlükleriyle uyumlu olmalıdır.
Farklılık İlkesi ve Fırsat Eşitliği İlkesi:
- Farklılık İlkesi: Sosyo-ekonomik eşitsizlikler, en dezavantajlı olanların faydasına olacak şekilde düzenlenmelidir.
- Fırsat Eşitliği İlkesi: Herkesin fırsatlara eşit erişim hakkı olmalıdır.
Rawls, bu ilkelerin “cehalet perdesi” (veil of ignorance) adı verilen düşünce deneyi ile temellendirilmesini önerir. Bu düşünce deneyi, bireylerin toplumsal konumlarını bilmeden adalet ilkeleri üzerinde anlaşmaya çalıştıkları bir durum hayal etmelerini ister. Bu şekilde, daha adil ve tarafsız kararlar alınabileceğini savunur.
Peter Kropotkin
Peter Kropotkin (1842-1921) Rus bir filozof, coğrafyacı ve devrimci bir anarşist. Kropotkin, anarşist komünizmin önemli savunucularından biridir ve “karşılıklı yardımlaşma” (mutual aid) kavramıyla tanınır. En önemli eserlerinden biri “Mutual Aid: A Factor of Evolution” (Karşılıklı Yardımlaşma: Evrimin Bir Faktörü) kitabıdır.
Kropotkin’in adalet ve eşitlik anlayışı, doğada ve toplumda gözlemlediği işbirliği ve karşılıklı yardımlaşma temeline dayanır. Kropotkin, kapitalizmin ve devletin bireyleri baskı altına aldığını ve gerçek özgürlüğün ve eşitliğin ancak bu kurumların ortadan kaldırılmasıyla sağlanabileceğini savunur. Anarşist komünizm teorisinde, herkesin ihtiyaçlarına göre kaynakların eşit şekilde paylaşıldığı, hiyerarşisiz ve özgür bir toplumu hedefler.
Adalet ve Eşitlik Teorilerinin Karşılaştırması
Adalet Tanımı:
Rawls: Adaleti, sosyal kurumların yapısal düzenlemeleriyle ilgilenir ve “hakkaniyet olarak adalet” kavramıyla ifade eder. Adalet, iki temel ilkeye (eşit özgürlük ve farklılık ilkesi) dayanan kurumsal bir çerçevede sağlanır.
Kropotkin: Adaleti, bireylerin karşılıklı yardımlaşma ve işbirliği üzerinden sağlanan bir toplumsal düzen olarak görür. Adalet, özgür ve hiyerarşisiz bir toplumda kendiliğinden ortaya çıkar.
Eşitlik Tanımı:
Rawls: Eşitliği, fırsat eşitliği ve en dezavantajlı olanların lehine düzenlemeler yapılmasıyla tanımlar. Eşitsizliklerin sadece, en az avantajlı durumdakilerin durumunu iyileştirdiği sürece kabul edilebilir olduğunu savunur.
Kropotkin: Eşitliği, herkesin ihtiyaçlarına göre kaynakların paylaşıldığı, hiyerarşik yapılar ve özel mülkiyetin olmadığı bir toplum olarak tanımlar. Gerçek eşitliğin, herkesin topluma eşit şekilde katkıda bulunduğu ve toplumdan eşit şekilde yararlandığı bir sistemle mümkün olduğunu savunur.
Yaklaşımları:
Rawls: Liberal bir çerçevede, devlet ve kurumların varlığını kabul eder ve bu yapılar içinde adalet ve eşitlik sağlanabileceğini savunur.
Kropotkin: Anarşist bir çerçevede, devletin ve kapitalist sistemin varlığının adalet ve eşitlik için bir engel olduğunu savunur. Bu yapılar ortadan kalkmadan gerçek adalet ve eşitliğin sağlanamayacağını düşünür.
Özetle, John Rawls, adalet ve eşitlik için kurumsal düzenlemeleri ve teorik ilkeleri temel alırken; Peter Kropotkin, doğal işbirliği ve karşılıklı yardımlaşmaya dayalı bir toplumsal düzen önerir. Rawls, mevcut sistemlerin iyileştirilmesi yoluyla adaletin sağlanabileceğine inanırken, Kropotkin bu sistemlerin kökten değişmesini savunur.