İslam dinini en güzel yaşayan toplum olduğumuzu dile getiririz sürekli lakin her toplum dini inançlarını kendi kültürlerine göre yorumlayarak sosyal yaşamlarını idame ettirirler.
İslam dinini en güzel bizlerin yaşadığını söylemek pek mümkün olmayabilir. Bunun ana sebebini yorumsal olarak belirtmek gerekirse, Kuran’ın ve İslam’ın doğduğu ve uygulandığı coğrafyalarda istenmeyen birçok olumsuz davranışın kabul edilememesidir. Türk toplumu olarak İslam Kültürü ve Hukuku’na hiçbir şekilde uymadığımız gerçeği (İslam Hukuku’na, İslam Kültürü’ne ve İslami kuralların çoğu ile ilgilimiz ve alakamız olmadığı) olabilir yani Türk toplumunun Batı-Asya karşımı bir kültüre, seküler ve demokratik bir yapıya sahip olması Türkleri en iyi müslüman toplum yapmamaktadır.
İslam coğrafyasına baktığımız da gerek kültürel olsun gerek dini olsun, küçük yaşta çocukların evlendirilmesi, Kadınların seçme ve seçilme hakkı olmaması (Avrupa’da bile yokken Türk toplumunun benimsemesi her zaman hatırlatılmalı), kadınlara birçok sosyal hakkın yasak olması, başka dine mensup kişileri yok etme arzusu gibi sayılabilecek binlerce farklılık Türk kültüründen ayıran en güzel özelliklerdir.
Bu sebeplerle de kendimizi İslamı en iyi yaşayan millet olarak addetmemiz duygularımızı tatmin etmekten öteye gidemez. Duruma biraz diyalektik açıdan bakmak gerekiyor. Modern yaşam biçimini benimsemiş ve insan haklarına bağlı bir toplum yapısına sahip bir milletin, şeriat yasalarına uymadığı için İslam’ı en iyi yaşayan ülke sıfatına haiz olması, İslam’ı en başından reddetmek sayılır çünkü şeriat, Kuran-ı Kerim’de geçer ve bugüne kadar İslam’ın doğduğu ülkelerde uygulanmış ve uygulanmaya devam etmektedir. Bununla beraber biz Afganistan, Irak, Suriye gibi müşrikleri öldüren (Tevbe 5) bir millet değiliz diyerek İslam’ı en iyi yaşayan biziz diyen birisi, Kuran’da geçen cihat kavramını reddederek, ters düşer. Seküler yaşam tarzını benimsediğinide kabul edemez.
Amaç ya İslamı değiştirmek ya da İslam’ı benimsediği için kabul edilmeyen içerikleri kendini avutmak adına çıkarmaktan öteye gidemeyen bir düşünceden bahsetmek mümkün.
Arapça öğrenmek, Kuran-ı Kerim okumak, Kuran Kursu’na gitmek ya da iyi şeyler yapmak İslam’ı yaşamak anlamına gelmiyor. Eğer öyle olsa idi Araplar zaten Arapça bildikleri, Kuran-ı Kerim’i kolay ezberleyebildikleri için zaten en iyisi olmuş olacaklardı. Sadece bu bakış açısından bakarsanız en iyi cevap bu olacaktır.
Bunlara ek olarak insana saygı göstermekle de İslam’ı en iyi yaşayan ülke olunmuyor, eğer öyle olsa idi bu çıkarımla insan haklarını yazan toplumların da İslam’ı en güzel yaşayan toplumlar/ülkeler olduğunu iddia etmek gerekirdi.
Uzun lafın kısası İslam’ı en iyi yaşayan ülkenin hangi ülke olduğu bilinmez fakat İslamiyet’in orijininin İslam’ın ortaya çıktığı ve bugüne kadar geldiği coğrafyadır, demek mümkün olur. İstediğimiz ve kendimize yakıştırmadığımız durumları kamufle etmek adına bazı şeyleri değiştirmemize gerek yoktur. Ne yazık ki doğduğumuzdan itibaren bize söylenen her şey doğru değildir. Fakat her inanç, başkasının özgürlüğünü kısıtlamadıkça saygı duyulması gereken zorunluluktur.