Kapitalizm, modern ekonominin belirleyici bir özelliği olarak 17. ve 18. yüzyıllarda Batı Avrupa’da ortaya çıktı. Bu ekonomik sistem, özel mülkiyet, serbest piyasa ekonomisi, kâr amacı güden işletmeler, rekabet ve serbest girişim gibi temel unsurları içerir.
Kapitalizmin gelişimi, Orta Çağ feodalizminden ve ticaretin artan öneminden etkilendi. Rönesans ve Reform gibi dönemler, ekonomik düşüncede ve toplumsal yapıda önemli değişimlere yol açtı. Ticaret yollarının genişlemesi, keşifler ve ticaretin yayılmasıyla birlikte Avrupa’da sermaye birikimi arttı.
Sanayi Devrimi (18. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın başlarına kadar) kapitalizmin gelişiminde kritik bir rol oynadı. Makineleşme, fabrika sistemi ve üretimdeki teknolojik ilerlemeler, üretim süreçlerinde verimliliği artırdı ve büyük ölçekli üretimi mümkün kıldı. Bu dönemde, sermayenin (mal veya para şeklindeki değerlerin) önemi daha da arttı.
Adam Smith’in “Ulusal Ekonomi Üzerine Bir İnceleme” (1776) adlı eseri, kapitalist ekonominin temellerini oluşturan serbest piyasa ekonomisi ve bireysel çıkarların toplumsal refaha nasıl hizmet ettiği konusunda önemli bir referans noktasıdır. Smith’e göre, rekabetçi piyasaların işleyişi ve bireylerin kendi çıkarlarını izlemesi, genel refahın artmasına yol açabilir.
19.yüzyılda, sanayileşme devam etti ve kapitalizm dünya çapında yayıldı. Bu dönemde, büyük şirketlerin (şimdi çok uluslu şirketler olarak adlandırılan) kurulmasıyla birlikte kapitalizm, daha karmaşık bir yapı kazandı. Bu şirketler, endüstriyel üretimi ve ticareti geniş bir coğrafyaya yayarak küresel ekonomik ilişkileri güçlendirdi.
Kapitalizmin tarihçesi, birçok döneme, farklı ülkelere ve ekonomik teorisyenlere dayanır. Marx’ın “Kapital”i (1867), kapitalizmin eleştirel bir analizini sunar ve sermaye birikimi, emek, sınıf çatışmaları gibi konuları inceler.
Bugün, kapitalizm dünya genelinde hakim ekonomik sistem olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak, farklı ülkelerde ve bölgelerde bu sistem farklı varyasyonlarda ve düzenlemeler altında işler. Ekonominin ve toplumun değişen ihtiyaçlarına yanıt vermek için sürekli olarak şekillenmekte ve evrilmektedir.