Otonomist Marksizm (Siber Marksizm)

Otonomist Marksizm olarak da bilinen Otonomizm, anti-kapitalist bir siyasi ve toplumsal harekete sahip bir teoridir. ilk olarak 1960’larda ve 1970’lerde İtalya’da ortaya çıkmıştır. Otonomist Marksizm, işçilerin ve diğer marjinal grupların geleneksel işçi örgütlerinden ve siyasi partilerden bağımsız hareket etme yeteneğini vurgular.

Otonomistler, Klasik Marksistlere ve Sosyalistlere göre işçilerin ve diğer grupların mücadelelerinin, daha geniş bir sınıf mücadelesine veya sosyalist bir devlet kurma hedefine zorunlu olarak bağlı olmadığını savunurlar. Bunun yerine, bu grupların kendi özel çıkarları olduğuna inanırlar.

Otonomistler ayrıca siyasi partilerin veya örgütlerin sosyalizm mücadelesine öncülük etmesi gerektiği fikrini de reddederler. Bunun yerine, işçilerin ve diğer marjinal grupların, hedeflerine ulaşmak için doğrudan eylem ve diğer taktikleri kullanarak kendilerini örgütlemeleri ve özerk hareket etmeleri gerektiğini düşünürler.

Otonomist Marksizm, küresel adalet hareketi, küreselleşme karşıtı hareket ve Occupy hareketi dahil olmak üzere bir dizi toplumsal harekette etkili olmuştur. Postmodernist ve postkolonyal teorinin gelişmesinde de etkili olmuştur.

Komünizmi ve Marksizmi anladıktan sonra pratiğe bakan bir genç, büyük çelişkiler içine düşünerek anlam kargaşası yaşamaktadır. Çünkü kanlı totaliter Sovyetler geçmişi ve günümüzde karşı şovenizm bu mantık hatasının en büyük göstergeleridir.

Kendilerini otonomist olarak tanımlayanlar Marksistlerden Anarşistlere kadar farklı çizgilerde bulunanlar savunmaktadır.

Kapitalizme Karşı Otonomizm

Otonomistler, konut mücadelelerinde kapitalist sisteme meydan okumanın ve ihtiyacı olanlara acil yardım sağlamanın bir yolu olarak genellikle gecekondu hareketlerini ve diğer konut mücadelelerini desteklerler. Örneğin Hollanda’da gecekondu hareketi 1960’lardan beri aktiftir ve binlerce kişiye uygun fiyatlı konut sağlanmasına yardımcı olmuştur.

Otonomistler, doğrudan eylemin ve protestonun, egemen kapitalist sisteme meydan okumanın ve toplumsal değişimi teşvik etmenin bir yolu olarak önemine inanırlar. Bunun örnekleri arasında, Meksika hükümetine meydan okumak için doğrudan eylemi ve silahlı direnişi kullanan Meksika’daki Zapatista hareketi ve polis vahşeti ve ırkçılığına meydan okumak için protesto ve doğrudan eylemi kullanan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Black Lives Matter hareketi sayılabilir.

Otonomist Marksizm’in Sosyalizm’den Farkı

Hem Otonomist Marksizm hem de Sosyalizm, sınıf mücadelesinin önemini vurgular fakat toplumsal ve ekonomik eşitliğin nasıl sağlanacağına dair farklı bakış açıları nedeni ile ayrılırlar. Otonomist Marksistler, sınıf mücadelesini kapitalist toplumun doğal bir özelliği olarak görüp Kapitalizmi Kapitalizmin araçları ile yok edeceğini düşünürken , Sosyalistler bunu zenginlik ve gücün eşitsiz dağılımının bir ürünü olarak düzeni yıkarak değişeceğini ön görürler.

Otonomistler, işçilerin kendi kendini yönetmesini savunur. İşçilerin geleneksel hiyerarşik yönetim yapılarının müdahalesi olmadan üretim araçlarını kontrol etmesini ve yönetmesini içerir. Bunun uygulamadaki bir örneği, İspanya merkezli bir işçi kooperatifleri federasyonu olan Mondragon Corporation’dır.

Kapitalizme Karşı Ret Mücadelesi

Otonomist Marksiszm, Sosyalist düzenden farklı olarak Kapitalist sisteme karşı alternatifler oluşturarak çözüm bulunacağı temeline dayanıyor. İnsanoğlunun kapitalist düzen için yetiştirildiği gerçeğini ele alırsak, işçi olmak için tüm kapitalizm mekanizmalardan geçmesi gerekiyor ve hayatı modern bir köle olarak çalışmaktan öteye gidemiyor. Çocuklar, ilk okul çağından üniversite çağına kadar çalışması ve patronlara hizmet etmesi için büyütülüyor. Bu sebeple hayatı boyunca iş için yaşayan bir insanın deneyimleri ve hayattan aldığı haz ile sermayeyi elinde bulunduran insanların deneyimleri iki zıt kutupta yer alıyor.

Kapitalizm’in getirdiği sonuçlardan birisi insanların yaşamının işten ibaret olmasıdır. Kısacası insan için yaşamın anlamı iştir. İnsanlar hayatı her anlamda deneyimlemek yerine iş odaklı yetiştiriliyor.

Bu durumda, kollektif bir varoluş yaratılması gerektiğini düşünen Harey Clever, emeği kullanan her olguyu reddetmesi gerektiğini savunuyor. Örneğin, işsizlerin ücretli işlerde çalışmaması, çalışanların işlerini tam kapasite ile yapmaması, ev kadınlarının temizlik yapmaması gibi red edecekleri her olay kapitalist mekanizmayı bozabilecek argümanların olduğunu belirtiyor. Bunun yanında alternatifler üretmekte


Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir