Sosyalizmin Milliyetçilikle Kardeşliği

Sosyalizm, ekonomik ve toplumsal yaşamda eşitlik, adalet ve toplumsal refahı amaçlayan bir ideolojidir. Sosyalizm, genellikle üretim araçlarının (fabrikalar, tarım arazileri, vb.) toplumun kolektif mülkiyetinde olması ve ekonomik kaynakların adil bir şekilde dağıtılması gerektiğini savunur. Sosyalizm, sınıf mücadelesi odaklıdır ve sınıf farklarını vurgular.

Sosyalizm, sınıf mücadelesine odaklanıp, sınıf farklarını vurgulamak isterken günümüzde özellikle ülkemizde ırkçı ve aşırı milliyetçi kesimlerin savı haline gelmiştir. Çünkü karşı rant yarattığından siyasi rant durumuna gelebilmektedir.

Sosyalizm ve milliyetçilik arasındaki ilişki, birçok farklı bağlamda ele alınabilir. Bazı durumlarda, milliyetçilik sosyalizmin bir parçası olarak görülebilir ve ulusal kurtuluş hareketlerinde ve anti-emperyalist mücadelelerde önemli bir rol oynayabilir. Ancak, diğer durumlarda, sosyalizm milliyetçilikle çelişebilir ve uluslararası solidariteyi teşvik eden bir ideoloji olarak ortaya çıkabilir. Her iki ideolojiyi bir arada bulunduran politikalar ve hareketler de mevcuttur, ancak bu durumda da çelişkili unsurlar bulunabilir.

Sosyalizm hep milliyetçilik karşıtlığı ile örgütlenir fakat özünde görünmeyen bir milliyetçilik barındırdığından öğretilen bu karşıtlık pratikte kendi savları üzerinden ortaya çıkar. Buna Türkiye’nin bir dönem hakim olduğu sol kesim için söylemek mümkündür.

Kapitalizm ise sanıldığı gibi milliyetçilik ile birleşen bir ideoloji değildir, kapitalizm her ideolojiyi üvey evlat edinen ekonomik sömürgeci bir sistemdir. Fakat kapitalizmin hakim olduğu yerlere bakarsanız milliyetçiliği saf dışı eder. Pratikten örnek vermek gerekirse bugün ırkçı ya da milliyetçi birisi, nefret ettiği insanların ürettiği ürünleri kullanmak, sevmediği insanlardan alışveriş yapmak zorundadır. Milliyetçi birisinin, ben evimi başka milletten birine vermiyorum deme şansı yoktur çünkü ay başında kirasını düzenli alıp alamayacağına bakar.

Sosyalizmin milliyetçilik ile kardeşliğine pratik örneklerden birisi de tarihte Sovyetler Birliğinin yönetim kadrosunun genellikle Rus kökenlilerden oluşmasıdır. Sovyet coğrafyasının oldukça kalabalık bir Türki nüfusa sahip olmasına rağmen, yönetim de bir Türk’ün yer aldığını söylemek çok zordur. Sultan Galiyev gibi birkaç isim ülkemizde yüceltilmeye çalışılsa da kendisi Sovyet yönetiminde yükselmesi dahi engellenmiştir.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir