Alt sosyal sınıfı kullanmak için tanımlanan proletaryanın tarihine baktığımız zaman Karl Marx ile birlikte işçi sınıfını tanımlayan bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanayi Devrimi ile kapitalist sistem kurulmuş ve sömürü düzeni başlamıştır. Monarşi yapılardan küresel bir oligarşik yapıya geçilmiştir. Bu sebeple, 18. ve 19.yy’da işçi sınıfının tüm haklardan mahrum bırakılması, ölesiye ve karşılıksız denecek derecede güç şartlarda çalıştırılması devrimcilerin doğuşuna neden olmuştur.
Dünyanın sanayi devriminden sonra teknoloji devrimi ile devam etmesi sonucu emek ve değer hariç diğer değişkenlerin değişime uğradığını inkar etmemek gerekir. Buhar makinaları, çelik endüstrisi, kumaş atölyeleri, maden ocakları ve diğer tüm sanayii alanları artık günümüzde önemini silahlı insansız hava araçlarına, robotlara, roketlere, uzay makinalarına, yazılım ve sanal gerçeklik gibi yeni teknoloji alanlarına bırakmıştır.
Teknolojinin hızlı gelişimi ile teknoloji bir evrim sürecine girerek yazılımdan elektroniğe, günümüzde bilişim alanında artan işçi ihtiyacı bilişim işçilerinin varlığını doğurmuştur. Ülkemizde işçi denilince akla hep inşaat işçileri akla gelsede, alınteriyle emek veren herkes işçi sınıfının birer üyesidir. Avrupa sanayisinden farklı olarak ülkemizde inşaat sektörü genellikle yoğun iş gücü ihtiyacından ötürü işçi terimi ile özdeşleşmiştir. Bu yanlışı düzeltmek gerekirse işverenin altında çalışan herkes işçidir, emekçidir!
Günümüzde, inşaat sektörüne en yakın sektör teknoloji olma yolunda ilerlediğini kabul edersek, aynı şekilde yoğun iş gücü bu alanda hızlı bir artış göstermektedir. Bu yoğun artış sonucu, sömürü düzeni patronlar arasında bir fırsat yaratmıştır. Özellikle devletlerin mühendisliğe bakışı zayıftır, örneğin bir eczane açabilmeniz için eczacılık diploması, diş hekimliği kliniği açmanız için diş hekimliği diploması, öğretmenlik yapabilmeniz için öğretmenlik diploması gibi birçok örneği ele alırsak, mühendislikte böyle bir şart mevcut değildir. Bu da işverenlere diploması olmayan ve diploması olandan katbekat düşük ücretlerle çalıştıracak fırsat sunulmaktadır.
Sömürü düzeninin yarattığı acımasız tutum küresel bir başkaldırıyı kaçınılmaz kılacaktır. Özellikle ülkemizde denetim eksikliği nedeni ile sigortasız çalışan, primi eksik yatan ve bunu ıspatlaması çok zor olan sayısız çalışan mevcut. Hepsi yeni bir iş bulamama ya da daha sonra referans gösterememek gibi kaygıları nedeni ile bu zulme katlanmaktadırlar ve sonuç alamayacaklarına inandıkları için haklarını arayamamaktadırlar.
Birden çok iş verilerek sömürülen, gün boyu ekran karşısında gözlerini heba eden sayısız gencin haklarını arayacak güçlü bilişim sendikaları kurulması gerekmektedir.
Bilişim alanında elektronik ve yazılımsal olmak üzere tüm bilişim dalları göz önüne alındığı zaman, laboratuvar çalışmalarından elektronik üretime, araştırma ve geliştirmeden masa başında kod yazmaya kadar geçen her süreçte işçinin emeğinden söz etmek gerekir. Bu noktada, emeğin tam anlamı ile bedensel bir hizmet sağlaması yerine hem bedensel hem zihinsel emeğin birleşimi ile oluşan daha güç bir emek türünden bahsetmek mümkündür. Bu emeği sömüren güçlerin karşısında mühendisler dahil tüm bilişim işçilerinin bir araya gelmesi ve tüm sosyal haklarını araması gerekmektedir.
Nazım Hikmet’in şiirinde kalem aldığı,
Selda Bağcan’ın da şarkısıında seslendirdiği,
dizelerle sonlandıralım;
Satarsın gözlerinin dikkatini,
Ellerinin nurunu,
Bir lokma bile tatmadan yoğurursun,
Bütün nimetlerin hamurunu,
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
Ananı ağlatanı (İşvereni) karun (zengin) etmek hürriyetiyle…
Arguman.org a selamlar
2000 yılında inşaat işçisi neyse, 2022 yılında teknoloji işçisi odur.
İnşaat işçisi benzetmesi yerinde olmuş 😃